Hayat, her birimiz için farklı bir hikaye anlatır ve bu hikayeler bazen kesişir, bazen çatışır. “Bir Derdim Var” dizisi, bu hikayelerin kesişme noktasında, bir psikiyatri kliniğinin duvarları arasında gizlenmiş derin ve karmaşık yaşamları ekrana taşıyor. Burada, her bir karakterin ruhundaki savaşları, sevinçleri, korkuları ve umutları keşfedeceksiniz. Nilüfer‘den Ömer‘e, İpek‘ten Yusuf‘a kadar her biri, kendi iç dünyalarında ve birbirleriyle olan ilişkilerinde çözülmesi gereken gizemlerle dolu. Bu karakterlerin her biri, kendi hikayeleriyle sizi alacak ve hayatın, aşkın, acının ve iyileşmenin ne anlama geldiğini yeniden düşünmenize sebep olacak.
Nilüfer Toska: Zihinlerin Derinliklerine Yolculuk
Bir Derdim Var (Nilüfer)
[Nilüfer Toska] (Birce Akalay), Ergen psikiyatrisinin karmaşık dünyasında bir yıldız gibi parlayan, mesleğindeki başarısı ve keskin sezgileriyle tanınan bir psikiyatristtir. Onun için her genç, keşfedilmeyi bekleyen bir evren ve her davranış, altında yatan derin gerçeklerin bir yansımasıdır. Nilüfer, göz ardı edilen, dışlanan gençlerin sessiz çığlıklarını duyan ve onlara uzanan bir kurtarıcı eldir. Kendi geçmişindeki yaraları, onun bu gençlerle olan bağını daha da güçlendirir ve ona, onların dünyalarına adım atma cesareti verir.
Klinikteki her günü, Nilüfer için, bu gençlerin hayatlarında olumlu bir değişiklik yaratma fırsatıdır. Ancak bu süreçte kuralları esnetmekten ve bazen de kırmaktan çekinmez. Bu durum, hastane yönetimi ile arasında sürtüşmelere yol açsa da, Nilüfer için doğru olanı yapmak her zaman önceliktir.
Nilüfer’in hayatı, savcı Ömer Atakan ile yollarının kesişmesiyle yeni bir döneme girer. Ömer’in katı adalet anlayışı, Nilüfer’in insan psikolojisine dair derinlemesine anlayışıyla çatışır. Bu iki zıt karakterin etkileşimi, Nilüfer’in kendi iç dünyasında yüzleşmekten kaçındığı karanlık sırları ve aşk gibi insanı en çok zorlayan duygularla yüzleşmesine neden olur.
Bir Derdim Var (Ömer)
Ömer Atakan: Adaletin Sessiz Bekçisi
[Ömer Atakan] (Mert Fırat), hukukun katı sınırları içinde adaleti sağlamaya adanmış bir savcıdır. Mesleğine olan tutkusu ve kanunlara olan bağlılığı, onu her zaman doğru olanın peşinde koşan biri yapar. Geçmişinin gölgesinde şekillenen karakteri, onu suç ve ceza arasındaki ince çizgide yürüyen bir denge ustası haline getirmiştir. Ömer için dünya siyah ve beyazdan ibarettir; gri alanlar yoktur, suçlular ve masumlar vardır.
Ancak Ömer’in dünyası, Nilüfer Toska ile yollarının kesişmesiyle sarsılır. Nilüfer’in insan psikolojisine dair derin anlayışı ve mahkum edilmiş ruhları iyileştirme çabası, Ömer’in adalet anlayışını sorgulamasına neden olur. Nilüfer, Ömer’in geçmişteki yaralarıyla yüzleşmesine ve kendi içindeki adalet duygusunu yeniden tanımlamasına vesile olur. İkili arasındaki bu çekişme, Ömer’in hayatında yeni bir sayfa açmasına ve belki de ilk kez kalbinin sesini dinlemesine yol açar.
Ömer, Nilüfer‘in etkisiyle, suçluların da hikayeleri olduğunu ve her davranışın ardında bir sebep yattığını kabullenmeye başlar. Bu yeni perspektif, onu sadece bir savcı olmaktan çıkarıp, insan ruhunun karmaşık labirentlerinde yol alabilen bir adalet arayıcısına dönüştürür. Nilüfer ve Ömer‘in ilişkisi, her ikisinin de dünyasını genişletir ve onlara, kendi içlerindeki savaşları ve dış dünyadaki adalet arayışını yeniden değerlendirme fırsatı verir.
Bir Derdim Var (İpek)
İpek: Hayallerin Peşindeki Genç Ruh
[İpek] (İdil Sivritepe), hayatın zorluklarına rağmen umudunu kaybetmeyen genç bir psikolog adayıdır. Eğitim hayatı boyunca karşılaştığı engellere meydan okuyarak, hayalindeki mesleğe adım adım yaklaşmıştır. İpek’in en büyük ilham kaynağı, mentoru ve idolü olan Nilüfer Toska‘dır. Nilüfer’in insan psikolojisine olan derin anlayışı ve tedavi yöntemleri, İpek’in kariyerine yön vermiştir.
İpek, Nilüfer’in yanında çalışmanın verdiği heyecanla, her günü dolu dolu yaşar. Psikoloji alanındaki pratik zekası ve farklı bakış açısıyla, klinikteki hastaların hayatlarına dokunur. Ancak İpek’in sakin ve uyumlu yapısı, zaman zaman onun profesyonel sınırlarını zorlar. Hastalarıyla kurduğu derin bağlar, onun kendi duygusal sınırlarını aşmasına ve hayatının kırılma noktalarıyla yüzleşmesine neden olur.
İpek’in yolculuğu, sadece profesyonel bir gelişim değil, aynı zamanda kişisel bir dönüşüm hikayesidir. Nilüfer’in gölgesinden çıkıp kendi ayakları üzerinde durmaya başladıkça, kendi terapi yöntemlerini geliştirir ve klinikteki hastalar için yeni bir umut kaynağı olur. “Bir Derdim Var” İpek, zorluklarla dolu bu yolda, kendi içsel gücünü keşfeder ve psikoloji alanında kendi izini bırakmaya başlar.
Bir Derdim Var (Yusuf)
Yusuf: Köklerine Bağlı Bir Psikiyatristin Derin Yolculuğu
[Yusuf] (Erdem Şenocak), zengin bir aile geçmişine ve mirasa sahip olmasına rağmen, bu mirasın getirdiği yüklerle de boğuşan bir psikiyatristtir. Ailesinin nesiller boyu süregelen travmaları, onun mesleki hayatında kökensel psikiyatriye olan ilgisini şekillendirmiştir. Yusuf için psikiyatri, sadece bir meslek değil, aynı zamanda kendi aile yaralarını sarmaya çalıştığı bir araçtır.
Klinikteki hastalarına derinlemesine empatiyle yaklaşan Yusuf, onların hikayelerinde kendi ailesinin gölgelerini görmektedir. Bu bağlamda, Yusuf‘un Nilüfer Toska ile olan ilişkisi çok katmanlıdır. Nilüfer, Yusuf’un hem en yakın dostudur hem de onun psikiyatrik sırlarını bilen tek kişidir. Yusuf, Nilüfer’in güvenini kazanmış ve onun en karanlık anlarında yanında olmuştur.
Yusuf‘un hikayesi, aşk ve meslek arasındaki ince çizgide dengeleri bulma çabasını da içerir. İçten içe İpek‘e duyduğu aşk, onun profesyonel sınırlarını zorlar. “Bir Derdim Var” Yusuf, İpek’e olan hislerini açığa vurmak için doğru zamanı beklerken, zamanın onun aleyhine işlediğini fark eder. İpek’i koruma içgüdüsü, onun aşkını itiraf etme cesaretini bulmasına yardımcı olacak mıdır, yoksa bu duyguları içinde mi saklayacaktır?
Yusuf‘un karakteri, zenginlik ve statü gibi dışsal faktörlerin ötesinde, insanın iç dünyasındaki karmaşayı ve derinlikleri keşfetme arzusunu yansıtır. Onun hikayesi, geçmişin gölgelerinden sıyrılıp kendi yolunu bulma ve aşk ile mesleki tutku arasında denge kurma mücadelesini anlatır.
Bir Derdim Var (Savaş)
Savaş: Bilimin ve Tutkunun Sınırlarını Zorlayan Psikiyatrist
[Savaş] (Engin Hepileri), klinikteki varlığıyla hem hastaları hem de meslektaşları üzerinde derin bir etki bırakan bir psikiyatristtir. Karizmatik ve zeki yapısıyla dikkat çeken Savaş, bilimsel metodolojiye olan sarsılmaz inancı ve analitik düşünce yapısıyla tanınır. Kadınlar üzerindeki etkisi yadsınamaz olsa da, Savaş’ın asıl tutkusu psikiyatrinin karmaşık dünyasını çözmektir.
Savaş için meslek, bir nevi şahsi bir savaş alanıdır. Her yeni vaka, onun bilimsel yaklaşımını test eder ve her başarı, onun içindeki zafer arzusunu besler. Ancak bu arzunun altında, narsist bir babanın gölgesinde büyümenin yarattığı derin bir ispat ihtiyacı yatar. Babasının gözünde asla yeterli olamamanın verdiği içsel boşluk, Savaş’ı sürekli olarak daha fazla başarıya itmektedir.
Nilüfer ile olan rekabeti ise Savaş’ın kariyerindeki en büyük meydan okumadır. Nilüfer’in sezgilerle dolu yaklaşımı, Savaş‘ın bilimsel metodlarına meydan okur ve onun her zaman haklı çıkan taraf olma ihtiyacını tetikler. Bu rekabet, zaman zaman kıskançlık ve rakip duygularını da beraberinde getirir. Savaş, Nilüfer’in başarısını kendi başarısızlığı olarak görmekte ve bu da onun içsel çatışmalarını daha da alevlendirmektedir.
Savaş‘ın hikayesi, başarı ve kabul görme arzusu ile kişisel yetersizlik hissi arasındaki çatışmayı ele alır. Aynı zamanda, bir psikiyatrist olarak bilim ve sezgiler arasındaki dengeyi bulma çabasını da gözler önüne serer. “Bir Derdim Var” Savaş, klinikteki şef pozisyonu için Nilüfer ile olan rekabetinde kendini kanıtlamak zorunda kalacak mıdır, yoksa kendi içindeki savaşları çözümlemeyi mi tercih edecektir?
Bir Derdim Var (Damla)
Damla: Güç ve İhtişamın Peşindeki Başhekim
Damla (Neslihan Arslan), hastanenin başhekimi olarak görev yapmakta ve bu pozisyonun getirdiği güç ve prestiji sonuna kadar kullanmaktadır. Kariyerine ve sosyal statüsüne büyük önem veren Damla, başarısını ve gücünü her fırsatta göstermekten çekinmez. Onun için hayat, bir nevi şov alanıdır ve her zaman en parlak yıldız olmayı hedefler.
Güzelliği ve zarafetiyle dikkat çeken Damla, dış görünüşüne büyük önem verir ve bu uğurda her türlü fedakarlığı yapmaktan kaçınmaz. Onun için bakımlı olmak, başarısının ve gücünün bir yansımasıdır. Ancak bu bakımlı ve kontrollü dış görünüşün altında, güç ve para hırsıyla yanıp tutuşan bir kişilik yatar.
Damla’nın Nilüfer ile olan ilişkisi, klinikteki güç dengelerini sürekli olarak test eder. Nilüfer’in insan odaklı yaklaşımı ve kuralları esnetme eğilimi, Damla’nın otoriter ve kurallara sıkı sıkıya bağlı yapısıyla çatışır. Damla, Nilüfer’in başarısını kıskançlıkla izlerken, onun klinikteki etkisini azaltmanın yollarını arar.
Klinikteki diğer çalışanlar ve hastalar üzerindeki etkisi, “Bir Derdim Var” Damla’nın liderlik becerilerini ve manipülatif yönünü gözler önüne serer. O, gücünü korumak ve artırmak için her türlü stratejiyi devreye sokmaktan çekinmez. Ancak bu süreçte, kendi iç dünyasındaki boşlukları ve eksiklikleriyle yüzleşmek zorunda kalabilir. Damla‘nın kariyeri ve kişisel hayatı arasındaki dengeyi bulma çabası, onun en büyük mücadelesi haline gelecektir.
Bir Derdim Var (Sibel)
Sibel: Sosyal Hizmetlerin Sıcak Yüzü
Sibel (Başak Gümülcinelioğlu), sosyal hizmetler uzmanı olarak kliniğin en sevilen yüzlerinden biridir. Mesleğine olan tutkusu, sıcakkanlılığı ve her zaman yardım etmeye hazır duruşuyla, hem çalışma arkadaşları hem de hastalar tarafından derin bir saygı ve sevgiyle karşılanır. Sibel, klinikteki gençlerle özel bir bağ kurar; onların sadece terapisti değil, aynı zamanda güvenebilecekleri bir dost, bir abla figürüdür.
Kendi geçmişi, Sibel’in empati yeteneğini güçlendirir. Yetiştirme yurdunda büyüyen biri olarak, klinikteki gençlerin yaşadıkları zorlukları bizzat deneyimlemiş ve bu zorlukların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Bu deneyimler, ona gençlerle derin bir düzeyde iletişim kurma ve onların güvenini kazanma becerisi kazandırmıştır.
Sibel’in mesleki yaklaşımı, her bireyin içinde iyileşme ve gelişme potansiyeli taşıdığına olan inancına dayanır. Her gençle birebir ilgilenir, onların hikayelerini dinler ve onlara kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için gereken araçları sağlar. Sibel için her gün, gençlerin hayatlarında olumlu bir değişiklik yapma fırsatıdır.
Ancak Sibel’in sıcak yüzünün ardında, kendi iç mücadeleleri de vardır. Her zaman güçlü ve pozitif kalmaya çalışsa da, zaman zaman kendi geçmişinin gölgeleriyle yüzleşmek zorunda kalır. Bu anlar, onun da kırılgan ve hassas olduğunu, her insan gibi destek ve anlayışa ihtiyaç duyduğunu gösterir.
Sibel’in klinikteki varlığı, gençler için bir umut ışığıdır. Onun varlığı, kliniğin sadece bir tedavi merkezi değil, aynı zamanda bir umut ve iyileşme yeri olduğunu hatırlatır. “Bir Derdim Var”Sibel, klinikteki herkes için vazgeçilmez bir varlık haline gelmiştir ve onun hikayesi, kliniğin hikayesiyle iç içe geçmiştir.
Bir Derdim Var (Özge)
Özge: Kliniğin Renkli Ruhu
Özge (Ava Yaman), kliniğin en renkli karakterlerinden biridir. Onun güçlü kişiliği ve sivri dili, ilk etkileşimde insanları şaşırtabilir, ancak zamanla onun bu özelliklerinin, kliniğe canlılık ve samimiyet kattığını herkes fark eder. Özge’nin doğrudan ve açık sözlülüğü, etrafındakilerin onu başta yadırgamalarına sebep olsa da, bu özelliği zamanla kabul görür ve hatta sevilmesinin ana nedenlerinden biri haline gelir.
Özge’nin hayatındaki en büyük inanç, uzaylıların varlığıdır. Bu, onun klinikteki tedavi sürecinde de kendine has bir yer bulur. Uzaylıların bir gün onu alıp götüreceklerine olan inancı, onun hayatına farklı bir perspektif ve beklenmedik bir heyecan katmaktadır. Bu inanç, onun klinikteki monoton günlük rutinini renklendirir ve diğer hastalar için de ilginç bir konuşma başlatıcısı olur.
Kuzey’in kliniğe gelmesiyle Özge’nin dünyası hem altüst olur hem de yeni bir renk kazanır. Kuzey, Özge’nin rutinini bozar ve ona klinikte geçirdiği zamanı daha da anlamlı kılan yeni bir dinamik sunar. Bu yeni ilişki, Özge’nin tedavi sürecine yeni bir boyut getirir ve onun kendi iç dünyasıyla yüzleşmesine yardımcı olur.
Özge, klinikteki herkes için bir nevi moral kaynağıdır. Onun varlığı, kliniğin atmosferini değiştirir ve herkesin yüzünde bir gülümseme yaratır. Ancak “Bir Derdim Var”Özge’nin bu neşeli ve dışa dönük tavırlarının altında, kendi içsel mücadeleleri ve kırılganlıkları yatar. Kuzey ile olan ilişkisi, onun bu yönlerini daha da belirginleştirir ve Özge’nin kendi kişisel yolculuğunda önemli bir dönüm noktası olur.
Özge‘nin hikayesi, kliniğin hikayesiyle iç içe geçmiş ve onun karakteri, kliniğin duvarları arasında yaşanan hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Her ne kadar bazen sivri dilli ve dik başlı olsa da, Özge’nin kliniğe kattığı renk ve canlılık, onun herkes tarafından sevilmesini sağlar.
Bir Derdim Var (Kuzey)
Kuzey: Asi Ruhun Sessiz Çığlığı
Kuzey (Ata Artman), kliniğin asi ruhlu gençlerinden biridir. Onun zekası ve gençliğin verdiği cesaret, onu hem çekici hem de problemli bir karakter yapar. Kuzey, toplumun kurallarına meydan okur, otoriteyle sürekli çatışır ve bu durum onu sık sık yasal sorunlarla karşı karşıya bırakır. Ancak bu asi tavrın altında, derinlerde yatan bir isyan ve acı vardır.
Kuzey, hayatın ona attığı tokatları zekası ve cesaretiyle karşılamış, ancak bu süreçte iç dünyasında büyük yaralar açılmıştır. Kliniğe adımını attığında, Nilüfer’in dikkatini çeker ve onun özel ilgisiyle, Kuzey’in içindeki sessiz çığlıklar ilk kez duyulur. Nilüfer, Kuzey’in zihnindeki gürültüyü dindirmeye çalışırken, ona hayatın başka bir yüzünü gösterir.
Kuzey‘in klinikteki varlığı, diğer hastalar için de bir dönüm noktası olur. Asi tavrı ve korkusuzluğu, onu diğer genç hastalar arasında bir tür kahraman yapar. Ancak Kuzey, Nilüfer ile karşılaştığında, kendi içinde hapsolmuş dünyasının sesini kısmayı deneyen biriyle ilk kez karşılaşır. Nilüfer, ona kendi içsel mücadelelerine meydan okuma ve onlarla yüzleşme fırsatı sunar.
Kuzey, klinikteki tedavi sürecinde, kendi içindeki isyanın ve acının kaynağını anlamaya başlar. Nilüfer’in rehberliğinde, kendi zihnindeki labirentlerde dolaşır ve yavaş yavaş kendi gerçekliğiyle yüzleşir. Bu süreçte, kendi karanlık köşeleriyle barışık olmayı ve belki de en önemlisi, kendi içindeki ışığı bulmayı öğrenir.
Bir Derdim Var (Leyla)
Leyla: Narin Ruhun Gizemli Yüzü
Leyla (Esila Umut), kliniğin en sevilen ve korunan karakterlerinden biridir. Onun iyi niyeti, sakin tavırları ve sınırsız anlayışı, hem hastalar hem de personel tarafından takdir edilir. Leyla’nın varlığı, kliniğin stresli ortamına huzur ve sükunet getirir. Herkesin sorunlarına duyarlıdır ve çoğu zaman, başkalarının dertlerini kendi üzerine alarak, onların yükünü hafifletmeye çalışır.
Ancak Leyla‘nın bu narin ve anlayışlı dış yüzünün altında, kendi içinde sakladığı karanlık ve karmaşık bir dünya yatar. Kendisi bile henüz tam olarak keşfetmemiş olduğu bu gizemli yüz, Leyla’nın karakterinin en büyük sırrıdır. İyi ile kötünün, siyah ile beyazın iç içe geçtiği bu yönü, onun kliniğin en çelişkili ve en merak edilen karakterlerinden biri olmasına neden olur.
Leyla‘nın kliniğe ilk adım attığı gün, onun hayatı ve kliniğin kaderi değişir. Hastalar ve personel, onun sakin ve anlayışlı doğasının yanı sıra, zaman zaman ortaya çıkan beklenmedik ve açıklanamaz davranışlarıyla da karşılaşır. Bu davranışlar, Leyla’nın iç dünyasındaki mücadeleyi yansıtır ve onun bu iki yüzü arasındaki dengeyi bulma çabasını gösterir.
Leyla’nın hikayesi, kliniğin diğer hastaları için bir ayna görevi görür. Onlar, Leyla’nın bu iki yüzü arasındaki mücadelesinde kendi içsel çatışmalarını görürler. “Bir Derdim Var”Leyla, kendi karanlık tarafıyla yüzleşmeye çalışırken, aynı zamanda hastalarına da ışık tutar ve onların kendi karanlık köşeleriyle barışmalarına yardımcı olur.
Bir Derdim Var (Arif)
Arif: Korkuların Gölgesinde Yaşayan Genç
Arif (Ataberk Mutlu), kliniğin en kaygılı ve hassas karakterlerinden biridir. Onun hayatı, korkuların gölgesinde geçmektedir. Her günü, her an başına bir şey gelecekmiş gibi bir endişe içinde yaşar. Bu sürekli kaygı hali, Arif’in dünyasını daraltmış ve onu sosyal hayattan uzaklaştırmıştır.
Arif’in bu derin korkuları, geçmişinde yaşadığı ağır travmalardan kaynaklanmaktadır. Bu travmalar, onun ruhunu derinden yaralamış ve günlük yaşamını bile bir mücadele alanına çevirmiştir. En basit günlük aktiviteler bile Arif için büyük bir cesaret gerektirir. Örneğin, bozuk bir prizden elektrik çarpması ya da şiddetli bir rüzgarın camı kırması gibi olaylar, onun için abartılı bir tehdit algısına dönüşebilir.
Kliniğin dört duvarı arasında, Arif bir nebze olsun güvende hisseder. Burası onun için hem bir sığınak hem de korkularıyla yüzleşmek zorunda kalmadığı bir alan olarak hizmet eder. Ancak bu güvenli alanın dışındaki dünya, onun için hala büyük ve korkutucu bir yerdir.
Arif‘in en yakın dostu Burak’tır. Burak’ın varlığı, Arif’in korkularıyla başa çıkmasına yardımcı olur ve ona güç verir. Burak, Arif‘in korkularını hafifletmek için elinden geleni yapar ve ona destek olur. Ancak Arif, kendi içsel korkularıyla yüzleşmek zorundadır ve bu, yalnızca onun kendi içsel yolculuğuyla mümkündür.
Bir Derdim Var (Ferda)
Ferda: İçsel Çatışmaların Pençesinde Bir Ruh
Ferda (Ezgi Gör), kliniğin en karmaşık ruh hallerine sahip bireylerinden biridir. Onun dünyası, içsel çatışmalar ve kendine yönelik derin bir memnuniyetsizlikle doludur. Ferda, aynada gördüğü yansımayla barışık değildir ve bu durum, onun hayatını sürekli bir mücadele içinde geçirmesine neden olur.
Ferda’nın bu memnuniyetsizliği, sadece kendisiyle sınırlı kalmaz. Yardım etmeye çalışanlara karşı da bir direnç gösterir. Onun sakin görünen tavırları, baskı altında kaldığında öfkeye dönüşebilir ve bu öfke bazen kendisine zarar verebilecek eylemlere yol açabilir. Ferda, klinikteki tedavisine birkaç aydır devam etmesine rağmen, kendisinin yardıma ihtiyacı olduğuna tam olarak ikna olmuş değildir.
Klinikteki varlığı, Ferda için hem bir sığınak hem de bir meydan okumadır. Burada, en yakın arkadaşlarını bulmuş ve dış dünyanın korkutuculuğundan uzak, kendini güvende hissettiği bir alan yaratmıştır. Ancak bu güvenli alanın dışında, Ferda’nın yüzleşmekten kaçındığı gerçekler ve duygular bulunmaktadır.
Ferda‘nın hikayesi, klinikteki herkes için bir uyarı niteliğindedir: Kendi iç dünyamızla yüzleşmekten kaçınmak, geçici bir rahatlama sağlasa da, gerçek iyileşme ve kabullenme ancak içsel yüzleşme ile mümkündür. Ferda, kendi içsel yolculuğunda ilerlerken, kliniğin diğer üyelerine de kendi karanlık taraflarıyla yüzleşme cesareti ve ilhamı verir.
“Bir Derdim Var” dizisi, karakterlerin derinliklerine inerek, izleyicilere sadece bir hikaye sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi iç dünyalarımızla yüzleşme fırsatı da veriyor. Her bölüm, bir başka sırrı açığa çıkarıyor ve izleyicileri daha fazla keşfe, anlamaya ve belki de en önemlisi, empati yapmaya davet ediyor. Bu karakterlerin her biriyle geçirdiğiniz zaman, sizi kendi hayatınızda bir yolculuğa çıkaracak ve belki de kendi “derdinizi” anlamanıza yardımcı olacak. “Bir Derdim Var”ın dünyasına adım atın ve kendi hikayenizin bir parçasını burada bulun.