Yaman eski bir fotoğraf albümü karıştırırken, annesinin evinde çekilmiş bir fotoğrafını bulur. Gözleri dolup taşar. “Bu ben miyim? Annem nerede?” diye mırıldanır. O an, geçmişle bağlantı kurduğunu hisseder ve annesini aramaya karar verir.

Rüya, evinde bir kitap okurken telefonu çalar. Ekranda “Bilinmeyen Numara” yazar. Merakla telefonu açar. Karşıdan gelen ses, “Rüya, seni uyandırdıysam özür dilerim, ama seninle konuşmamız gerekiyor,” der. Rüya’nın yüzüne bir endişe çöker.

Serhan ve Neslihan’ın evinde, Serhan bir mektup okumaktadır. Neslihan endişeli bir şekilde içeri girer ve “O mektup ne? Kimden geldi?” diye sorar. Serhan, “Ali’den… Oğlumuz yaşıyor, Neslihan,” der. Neslihan şaşkınlık ve sevinçle karışık bir duygu yaşar.
Yaman, sokakta arkadaşlarıyla konuşurken telefonuna bir mesaj gelir. Mesajda “Ali, sen misin?” yazmaktadır. Yaman, arkadaşlarına “Beyler, biraz yalnız kalmam lazım,” der ve hızla oradan ayrılır.
Rüya, bilinmeyen numaradan gelen sesin kim olduğunu öğrenmeye çalışır. Ses, “Seninle yüz yüze konuşmamız gerekiyor,” der. Rüya, “Peki, nerede buluşacağız?” diye sorar. Ses, “Yaman’ı biliyor musun? Onun da geleceği bir yerde buluşalım,” der.

Yaman, mesajın şokunu üzerinden atamadan, bir telefon alır. Arayan, annesi Neslihan’dır. “Oğlum, seni buldum,” der Neslihan. Yaman, “Anne mi?” diye mırıldanır ve telefonu kapatır. Gözleri yeniden dolup taşar.
Rüya ve Yaman, belirlenen yerde buluşurlar. İkisi de birbirlerine şaşkın bakışlar atarlar. O sırada Serhan ve Neslihan da oraya gelir. Herkes birbirine bakar, ve Yaman, “Sanırım, hepimizin konuşacak çok şeyi var,” der.
Ve böylece, herkesin hayatı bir anda değişir. Yaman, kayıp ailesini bulmuş; Rüya, gerçek dünyanın ne olduğunu anlamış; Serhan ve Neslihan, kayıp oğullarına kavuşmuşlardır. Ancak bu sadece başlangıçtır, daha konuşulacak çok şey vardır.