Bir Yolculuğun Başlangıcı
Bir avuç insan, tarihin en büyük keşiflerinden birinin eşiğindeydi. Uzay üssünün kontrol merkezi, gergin yüzler ve yoğun bir hava ile doluydu. Peter ve Julia, Mars’a gidecek ilk insanlar olarak tarihe geçmeye hazırlanıyorlardı. İçlerinde heyecan ve biraz da korku vardı, ama her şeyden önce onlar, bilim adına atılacak bu dev adımda yer almanın gururunu yaşıyorlardı.
“Tüm sistemler hazır. Lütfen koltuklarınıza geçin,” dedi yer istasyonunun başkanı, gözlüğünü düzelterek.
Peter ve Julia, uzay aracının dar kabininde koltuklarına yerleştiler. Başlarına gelen her şeyi kabul etmeye hazırdılar; belki de hayatta dönemeyeceklerdi, ama insanlık adına böylesine büyük bir adım atacak olmanın getirdiği tatmin duygusu, her türlü korkuyu yenebiliyordu.
“10… 9… 8…” sayım başladığında, Peter elini Julia’nın eline attı. Göz göze geldiler; bir an için, sadece bir an için, tüm endişeleri yok oldu.
“3… 2… 1… İyi yolculuklar Peter ve Julia. Tarihi değiştiriyorsunuz,” dedi istasyon başkanı, gözyaşlarına hakim olamayarak.
Füze fırladı, ve iki kahramanımız, kara bir boşluğa doğru ilerlemeye başladılar.
Bu, sıradan bir görev değildi. Önceki Mars görevlerinin tamamı, yalnızca görüntü ve veri toplamayı amaçlıyordu. Ancak Peter ve Julia’nın görevi, Mars’ın üzerine ilk insan ayağını basacak olmaları nedeniyle, tarihin en riskli ve en anlamlı görevlerinden biriydi.
Yolculukları boyunca, sürekli veri topluyor, yer istasyonu ile iletişim halinde kalıyorlardı. İlk günler, her şey planlandığı gibiydi. Ancak bir hafta sonra, Mars yörüngesine giriş yapmaya hazırlanırken, bir şeyler ters gitti.
“Motorlarda bir arıza var, durumu düzeltemiyoruz,” dedi Peter, sesindeki endişeyi gizleyemeden.
“Bir çözüm bulmalıyız. İniş yapacağımız noktayı değiştirelim, belki daha güvenli bir bölge bulabiliriz,” dedi Julia, teknik ekipmana hızlıca göz gezdirerek.
Ancak seçenekleri çok sınırlıydı. Sonunda, zorunlu bir iniş yapmaya karar verdiler. Dünya ile son iletişimlerini kurduklarında, herkesin yüzünde aynı ifade vardı: endişe.
Peter ve Julia, Mars’ın kırmızı toprağına iniş yaptığında, yaşadıkları heyecanın yerini tedirginlik aldı. Bilinmezlik, artık onların en büyük düşmanıydı.
Aynı anda, dünya istasyonunda, onların kaderi hakkında karanlık planlar yapılıyordu. Onları kurtarmak için gönderilecek ikinci araç, aslında kendi görevini tamamlamak için gönderilecekti. Bu düşüncenin arkasında, Peter ve Julia’nın hayatta kalamayacağına dair kesin bir kanı vardı.
Ancak, Mars’ın toprağında ilk adımlarını atan iki kahramanımız, bu görevin sonu olmayabileceğini anladılar. Çünkü onlar, bu kırmızı dünyanın sakladığı sırları keşfetmeye, hatta belki de tüm insanlık için yeni bir sayfa açmaya kararlıydılar. Ancak bunu yapabilmek için, önce hayatta kalmaları gerekiyordu.